8 Mart 2024
“Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!
Düşüncemizin katlanması mı güzel
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına
Yoksa diretip bela denizlerine karşı
Dur, yeter demesi mi?
Ölmek, uyumak sadece!
Düşünün ki uyumakla yalnız
Bitebilir bütün acıları yüreğin,
Çektiği bütün kahırlar insanlığın.
Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü.
Çünkü, o ölüm uykularında
Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından
Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu.
Bu düşüncedir felaketleri yaşanır yapan.
Yoksa kim dayanabilir zamanın kırbacına?
Zorbanın kahrına, gururunun çiğnenmesine
Sevgisinin kepaze edilmesine
Kanunların bu kadar yavaş
Yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine…”
William Shakespeare
Kadın olmak nedir? Kimine göre genç kızlığın bitişi kimine göre doğurmuş kişi. Kadın olmak ne odur ne de şu. Kısa saçıyla, uzun saçıyla, göğüsleriyle veya göğüsleri olmadığı haliyle, kendini kadın hissedenlerle hepimiz kadınız. Bir aradayız ve işte hep birlikte şarkılarımızı söylüyor, dans ediyoruz.
Yüzyıllardır kadın olduğumuz için bize yüklenen, bizim görevimizmiş gibi, tabiatımız da varmış gibi bize dayatılan hiçbir eril söylemi kabul etmiyoruz. Dallarımız kırıldığı yerden çiçek açıyor. Her renkten her türden çiçekler. Kadın olmanın nasıl olduğunu, nasıl olması gerektiğini patriyarkadan öğrenecek değiliz. Gökkuşağı gibi büyüyen yedi renk kız kardeşlerim hepinizi sevgiyle kucaklıyorum. Bu 8 Mart ülkemizde ve tüm dünyada; kadın cinayetlerinin olmadığı, iş yerlerinde cinsiyetimizden, cinsel kimliğimizden dolayı mobbinglere, tacizlere maruz kalmadığımız bir dönemin başlangıcı olsun.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun açıkladığı verilere göre 2023 yılında Türkiye’de erkekler tarafından 315 kadın öldürüldü, 248 kadın şüpheli şekilde ölü bulundu. Platformun raporuna göre kadınlar en çok evlerinde öldürülmüş. İnanabiliyor musunuz? Evlerinde! Her gün yemek, temizlik, didinip durdukları ve ev içi emeklerinin görünmez sayıldığı evlerde. Kadınları evlere kapatıp köleleştiren bu ataerkil toplumun mihenk taşı olarak parlattığı “kutsal aile evlerinde” 205 kadın öldürüldü!
Raporda öldürme bahanesi olarak en çok öne çıkan bulgu kadınların kendi özgür iradeleriyle hayatlarına dair karar almaları. Kadını kendi malı gibi gören bu gerici erk zihniyet kadınların ayrılmasını, boşanmasını, çalışmasını kabullenemiyor ve caydırıcı cezalar almayan diğer hemcinslerinden feyz ve cesaret alarak aynı canice eylemleri gerçekleştiriyor. Bu caniliğin içindense “namusumu temizledim”, “çok pişmanım” gibi ifadelerle çok rahat çıkabiliyor. Mahkemede haksız tahrik ve iyi hal indirimi alan cani, ataerkil-töreci toplumun bir kahramanı gibi lanse ediliyor. (2023 yılında öldürülen kadınların %41’i evli olduğu erkek tarafından öldürüldü.) Faillerin %10’u adli sicil kaydı olan erkekler. Bu demek oluyor ki başka bir suçtan suç kaydı olanlar, hüküm giymiş olanlar, cezaevinden izinli çıkmış olanlar, kayıtlara geçmiş ve artık yaşamıyor olan kadınların failleri. Türkiye kadın cinayetleri konusunda etkin bir ceza sistemi uygulamadıkça bu raporlardaki her bir hayatın her bir canın kaybedilmesinin önüne geçilemez. İndirimlerle kadın katillerinin cezasını hafifleterek dışarıdaki potansiyel tacizcilere, tecavüzcülere, katillere motivasyon sağlanmasına artık bir son verilmeli.
Kadın olmak artık başarılarla, sevinçlerle, güzel haberlerle gündeme gelsin istiyoruz. Kadın olduğumuz, kendi hayatımıza dair kararlar aldığımız için hayattan koparılmamak aksine hayatın içinde bütün üretkenliğimizle VAR olmak istiyoruz. Sporda File’nin Sultanları, Şahika Ercümen, Aysu Türkoğlu, Yasemin Adar, Çağla Büyükakçay, Buse Naz Çakıroğlu, İpek Soylu, Busenaz Sürmeneli, Göksu Üçtaş Şanlı, Nur Tatar, Bengisu Avcı, Merve Tuncel, Lale Orta… Kültür ve sanatta Merve Dizdar, Gülce Birsel, Mine Söğüt, Devrim Yakut, Ezgi Şenler, Filiz Adıgüzel, Naz Tansel, Emine Kübra Yalçın, Gizem Akdağ, Burcu Dimili, Canan… Bilimde Burçin Mutlu Pakdil, Merve Kurt, Canan Dağdeviren, Ecem Tuğlan, Feryal Özel, Muazzez İlmiye Çığ, Naşide Gözde Durmuş, Özlem Türeci, Burcu Özsoy Çiçek, Ece Kamar, Ayten Aydın… Ve daha niceleri…
Sayfalara sığdıramayacağımız kadar kadın; televizyonda gördüklerimiz, gazetelerde okuduklarımız veya annelerimiz. Hepimizin -en temel ve tek başına yeterli- ortak noktası kadın olmamız ve varlığımızı ve özgürlüğümüzü tehdit eden patriyarkal otoritelere karşı verdiğimiz bütüncül mücadeledir.
Bir sürü kadın ismi saymak istiyorum sizlere ancak anıt sayaçtan değil! Kadın olmanın muazzam biyolojisinin farkındalığıyla büyümüş farklı kültürlerden, renklerden birçok kadının hikayesini anlatmak istiyorum. Çünkü biz kadınlar güzel hikayeleri hak ediyoruz.
Kadın olmamak ise erk iktidarın göğsünü kabartarak gezme sebebidir. Bu onlar için yeterlidir, kadın olmamalarıyla övünürler. Çünkü zihniyetleri gereği güç ve yetenek sahibi olarak sadece kendilerini görürler.
“Eylem ve yararlılık açısından ele alındığı zaman cinsel rol; kadına ev işi, çocuk bakımı gibi işleri yüklerken, insancıl oluşumların geri kalan tümünü, ilgi ve istek duymayı, ilerleme ve yükselme hırsını erkeğe bırakır.” -Kate Millett
Böylece erkek toplumda her açıdan yararlı ve etkin olurken kadın, korunmaya muhtaç, faydasız ve pasif bir konuma indirgenmeye çalışılıyor. İşin gerçeğini hepimiz biliyoruz ki biz kadınlar tarih boyunca gerek beyinlerimizle gerek doğurganlığımızla üretmeye ve üremeye devam ettik.
Ana Tanrıça Kibele’nin kızları! Hep birlikte emeğimizin sömürülmediği, sevgimizin suistimal edilmediği, geleceğimizin yıldızlar kadar parlak olduğu bir dünya inşa edeceğiz.
Okuyarak, yazarak ve dans ederek…
İlk Yorumu Siz Yapın